Reklam
tvTürk

İstanbul için Çözüm Önerilerim!

Reklam


Şair Nedim İstanbul’u :

Bu şehri Stanbûl ki bî-misl ü bahâdır

Bir sengine yek-pâre Acem mülkü fedâdır.

(Bu İstanbul şehri öylesine eşsiz bir değerdedir ki baha biçilmez, bir taşına bütün bir Acem mülkü feda olsun.) diye tanımlamış.

Yabancıların İstanbul hakkında görüşlerine birkaç örnek verecek olursak; 

İnsanın muhayyilesi ancak İstanbul kadar güzel bir şehir hayâl edebilir.” (İng. Büyükelçi, Sir Henry Layard-1839)

İstanbul’un manzarasının güzelliğini hiç bir fırça ve kalem lâyıkıyle tarif edemez.” (Fransız şâiri, Alphonse de Lamartine)

Daha muhteşem bir manzara yeryüzünde mevcut değildir. Haşmetli kubbeleri, birbirinden güzel sayfiyeleri ile İstanbul, dünya şehirlerinin kraliçesidir. (İngiliz Lady Dorina Neave)

Bütün dünya, bu kentin dünyanın en güzel yeri olduğu düşüncesindedir.” (Edmondo De Amicis)

Dünya’da İstanbul kadar güzel görünüşlü başka bir kent bulunmadığını söyleyenler, gerçekten haklıymışlar.” (Chateaubrıand)

Napolyon’un ifadesiyle dünya bir tek ülke olsaydı başkenti İstanbul olurdu ya da Alphonse de Lamartine’n ifadesiyle dünyaya bir kez bakma imkanın olacaksa sadece İstanbul’dan bak, Gyllius’un ifadesiyle ise tüm şehirler ölümlüdür İstanbul hariç.  

Bu  sözler aslında bize nasıl bir kentte yaşadığımızı açıkça anlatıyor. Yaratıcı doğurgan şehirdir bu şehir. İstanbul bir kültür şehridir. İstanbul hala büyüsünü ve o anlamlı silüetini herşeye rağmen  muhafaza ediyor.Ömrüm boyunca Ülkemin dışında 200’e yakın şehir gördüm ama İstanbul gibisini asla.

Gelelim bu dünyanın en güzel şehrinin sorunlarına:  Çok kalabalık olması , Çirkin yapılaşma ve ranta dönüşen alanlar, Yeşilin günden güne azalması, Trafik sorunu, İşsizlik,tarihi dokunun bozulması en belli başlı sorunları.

Geçtiğimiz ay TUİK’in yaptığı bir araştırmaya göre son generasyonunun İstanbulda doğanlarını dikkate aldığımızda bile nüfus 7,5 milyon civarında kalıyor. Oysa bugün 15 milyonun üzerinde. Dünyanın en güzel şehrine bu akının en büyük nedeni doğdukları yerde doyamıyan insanımızın iş umudu.  İstanbul dışındaki şehirlerimizi üreten iller haline dönüştürürsek sorun büyük ölçüde hallolur gibi. Mevcut durumda nüfus artışını tetikliyen bir kısır döngü söz konusu. Nasıl mı? Zengin iş adamı İstanbul’un -nerdeyse- merkezinde fabrikasını kurabiliyor. Eleman sorun değil, anadoludan gelen bir yığın işsiz var. Dolayısıyle düşük ücretle eleman da çalıştırabiliyor. Sonrası satış, başta İstanbul olmak üzere Marmara bölgesi nerdeyse ülkenin yarı nüfusuna sahip. Çok az dağıtım, pazarlama  maliyetiyle ürününü rahatlıkla satabiliyor. Dünyanın neresinde böyle kolay bir kazanç kapısı var?

Yapılması gereken İstanbulda göçü tetiklemeyecek, trafiğini artırmıyacak ve havasını kirletmeyecek alanlardaki iş kolları desteklenmeli. Bu sektörler; daha çok beyaz yakalıların istihdam edildiği  Bilişim-yazılım, bankacılık, turizm, kültür- basın yayın,eğitim gibi bacasız, vasıflı elemanların çalışabileceği  sektörler olmalı.

İstanbula ve yakınlarına fabrika kurmak istiyenlerden yüklü rant vergileri alınmalı. İstanbul ve yakın alanlarının dışında kalan illerimize yatırımlar burdan gelecek gelirler ile teşvik edilmeli. İnsanlari Istanbul’dan uzaklastirmanın yolu  ulkenin genelinde esit egitim, saglik ve altyapi hizmeti vermek  ve tesvik ve/veya cezaya dayali vergi sistemi ile yapabilirsiniz

İstanbul dışında yatırımı teşvik edilmeli;örneğin bedava fabrika arazisi, işveren ve çalışanlardan belli bir süre vergi alınmaması gibi. Bu   illeri seçerken tabii ki ulaşım altyapısı ve lojistiği hesap edilmeli. Örneğin kışı ağır geçen Erzurum, Kars benzeri iller, Güneydoğuda olduğu halde teröre taviz vermiyen Adıyaman, Şanlı Urfa, Malatya, Elazığ denize kıyısı olan İskenderun, Mersin , Karadeniz kıyı şeridinde Samsun, Sinop vb.

Burada açılan fabrikalar iç göçü de büyük ölçüde engelliyecekdir. Kendi şehrinde, tanıdıkları çevrede insanın çalışması kadar güzel , mutluluk verici bir şey olabilir mi? Bunun ülke ekonomisine katkısı da büyük olacakdır.

Trafik sorununda İstanbul’un deniz ulaşım alternatifi var. Düzenli ve sıklığı artırılan ve sonlanma noktalarını otobüs, raylı sistemle destekleyen bir deniz ulaşımı büyük bir alternatif olacaktır.

Tarihi yarımada da belli yerlere araç girişi yasaklanabilir  veya ücretli olabilir. Yine bu alanlarda park ücretleri yüksek tutularak halk toplu taşım araçlarına yönlendirilebilir.Tabii toplu taşım vasıtalarını da yeterli kılarak.

Herşeyden önemlisi Çanakkale köprüsü bir an önce tamamlanıp ve mümkünse üzerinden tren de geçecek  hale getirilerek Ege ve Akdenizde üretilen, Avrupaya ihraç edilen meyve ve sebze Tırlarının İstanbula asla sokulmayıp, Çanakkale üzerine yönlendirilmesi sağlanmalı.

Trafik de kavşaklar, duraklar akıllı hale getirilebilir. Güzergahlar  hakkında halka her vasıtayla  sürekli bilgilendirme yapılabilir. Ana arterlere çok yol bağlantısı V şeklinde araçların hunileşmesine ve bu da trafiği alt üst olmasına neden olmakda. Araçlara konulacak  GPRS, iOT teknolojisiyle trafik kontrolü, hataları şoförden bağımsız olarak trafik merkezine otomatik raporlanıp, hatalı kullanıcılar  cezalandırılabilsin.

Toplu taşıma merkezlerine (metro,metrobüs, deniz ulaşım araçları) geniş araç park alanları yapılıp, şehrin dışına doğru park ücretleri kademeli düşürülmeli.

İstanbul’a imar yasağı getirilmeli. Hollanda da rant bölgelerine 40 yıldır imar yasağı uygulanıyor. 1991 de çalışmaya gittiğim Stuttgart’da şehir içinde bina yapma yasağı getirildiği için şehrin dışında bir banliyöde kiralık ev bulabilmişdim. Tarihi yarımadadaki yapılaşma hemen durdurulacağı gibi sonradan yapılan bazı gereksiz ve silüteti bozan bianlar yıkılmalı.Tarihi alanlar geniş bir arkeolog grubuyla tekrar elden geçirilmeli ve restorasyona gidilmeli.

Reklam
ETİKETLER:
BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ