Reklam
tvTürk

ÇEVRE VE KİRLİLİK

Zuhuri Yaman

Zuhuri Yaman

1959 Ankara doğumlu Zuhuri Yaman, Karadeniz Teknik Üniversitesi Elektronik ve Haberleşme Fakültesi mezunudur. Profesyonel iş yaşamına PTT'de başladı ve ardından sırası ile Aselsan, Nortel, Netaş, Alcatel, Ericsson, Netaş, TTNet, TurkSat, Mitel şirketlerinde bulundu. Ayrıca, kurucuları arasında yer aldığı Ankara merkezli Hedef Radyo'da çeşitli Radyo Programları yaptı. Yine Ankara merkezli bazı televizyonlarda çeşitli programlar yaptı. Yaman, muhtelif platformlarda köşe yazıları ve makaleler kaleme almaktadır.

Benim anam ümmi idi (okuma yazması yok). Şu an geirye dönüm baktığımda bir çok alışkanlığımı onun sayesinde edinmişim. Sıfır atık prensibine göre yaşamını sürdürdü. Örnek mi? Bahçe hatılının (taştan örme duvar) üzerine serilen çalılar (dikenli tel görevi) kuruyup dökülenleri veya yoldaki ağaç döküntüleri ocakta yakıt olarak kullanırdı. Ekmekler asla atılmazdı. Bitene değin yeni ekmek (şehirde bazlama deniliyor) pişirilmezdi. Es kaza bayatlayan var ise çorbaya kırıntısı dökülür veya baklavaya cevizin yanında iç olmak üzere saklanırdı. Tarlada bir tek başak tanesi kalmamalıydı. Tabakların yağlı olmayanları normal su ile temizlenir, yağlı olanları ise killi bir karışımla, dibi yanmış tencereler ise odun külü ile parlatılırdı. Çamaşırlar genellikle kil ve sabunu rendeleyip öyle yıkanırdı. Hayvansal atıklarla birlikte diğer atıklar güz sonu tarlalara gübre olarak dökülürdü. Sabah ve akşam hayvanlar güdülmeye gönderilirken yollara yaptıkları atıklar toplanır ve düz duvara vurularak kuruyup tezek olması sağlanırdı. Kışın büyük baş  hayvanlar iki katlı evimizin alt katında yer alan ahıra çekilir ki hem hayvan üşümez hem de üst katta bizim için kalorifer görevi görürdü. Dökülen gül yapraklarından gül suyu veya reçeli yapılırdı. Ahlat kurusundan kavut (un haline getirilmiş ahlat) armut , elma , erik kurutularak kışın hoşaf suyu yapılırdı. Yine kış için ekşi elma, ezik domatesler, ekşimiş yoğurt ve kabaca çekilmiş undan tarhana yapılırdı.

Meyve sebze atıkları doğranıp hayvanlara yem olarak verilir, samanlığın dibinde kalan saman ile topraklıkdan getirilen kum suyla birlikte karıştırılıp kalıplara dökülerek kerpiç yapılırdı. Badana ise köyün yanıbaşındaki beyaz kireçli topraktan alınan toprağın elenmesi ve su ile belli kıvama getirilmesiyle elde edilen karışımdan yapılırdı. Yoğurt için kaynatılan süt kesilmiş ise çökelek olarak kullanılırdı. Etler her zaman olmayacağı için, kesildiği zaman artanı kavurma yapılırdı. Yerlere çöp atmak mı? Asla mümkün olmaz dı, bırakın yere anam dereye ufak taş bile attırmazdı. Bizi ‘’Öbür dünya da kirpiklerinizle o taşı suyun içinden aldıracaklar’’ diye korkuturdu.

Niye bu kadar eskiyle giriş yaptım. Çevre kirliliği maalesef günümüzün en büyük sorunu. Ülkemiz özeline gelecek olursak nüfusun şehirlerde yoğunlaşması , düzensiz , plansız  yapılaşma, düzensiz altyapı sanırım en büyük çevre sorunlarının başında geliyor. Koskoca ülke topraklarının %6’inde yaşamak zorunda bırakılmış. Neden? Rant ekonomisi. Yoğun araç sayısının gürültü kirliliğinin yanısıra  havayı kirleten egzost gazları, su israfı ve atıksular, yüksek enerji kullanımının açığa çıkardığı ısı ve atmosferin etkilenmesi.

Yıllardır bilinçsiz kullanılan gübreleme ile topraktaki canlı organizamaları yok etmenin yanısıra kalitesini de bozmuş durumda. Eskiden kolaylıkla kazılan toprak solucanların yok olmasıyla, havalandırılmıyor ve adeta betona dönüşmüş gibi.

Yaratıcı aslında dünyayı yaratırken her türlü ihiyaca cevap verecek şekilde bir sistem kurmuş. Bu faktörlerden birini yok ederseniz diğer faktörler olumsuz bir şekilde ortaya çıkıyor. Örneğin kedileri tamamen yok etseniz ortalıkda fare kaynayacağı gibi. Kısaca doğada dengeleri bozacak bir hareket bumerang etkisi ile size geri dönecekdir.

Son dönemde yapılan en iyi kararlardan birisi sanırım naylon poşeti sınırlandırma olsa gerek. Ancak poşet ve pet şişe tamamen yasaklanmalı. Geri dönüşümlü cam şişe ve Amerikadaki gibi kağıt poşetler teşvik edilmeli. Singapurda olduğu gibi sokağı kirletene ceza uygulanmalı.

Havayı daha az kirleten benzin kullanımı teşvik edilirken elektrikli araçların ithalatı kolaylaştırılmalı. Şehirlerimiz dikine değil bahçeli ve yatay yerleşimli olmalı. Şehirin kanalizasyonları uzun süreli şehirn ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde sağlam, geniş ve yeni yapılacak binaların kapasitesini kaldıracak  şekilde yapılmalı.

En temiz su olarak gökten gelen suyu direkt  kanalizasyonlara vermek yerine depolara toplanarak  hasatı yapılıp değerlendirilmeli. Mutfaklara, lavaboya deterjanlı kirli sular ile normal atık suları ayrıştıracak şekilde sistemler monte edilmeli. Yani ayrıştırma daha evde yapılmalı.

Köylere gerekli altyapı ve yaşanabilir imkanlar sunularak gelir sahibi emeklilerin köylerde yaşamı teşvik edilmeli.Göçü önlemek adına insanın doğduğu yerde doymasını sağlıyan çözümler sunulmalı. Tüm iş olanaklarına imkan tanıyan altyapıları şimdi olduğu gibi İstanbul ve civarına yaparsanız taşı toprağı altın diyerek göç kaçınılmaz olur. Fabrikaları zengin tarımsal alanlı batıya yapacağınıza altı ay karın kalkmadığı doğudaki bazı güvenli illere yaparsanız göçü de engellemiş, ülkeyi doyuracak en zengin tarım alanlarınıda yok etmemiş olursunuz.

Yapılan barajların geniş anlamda etüdü yapılıyor mu? Bunların 10 yıl 20 yıl sonra çevresine zararı mı yoksa faydası mı olacak? Nitekim yapılan sulama amaçlı barajların sonrasındaki nehirlerin kurumasıyla birlikte etrafındaki ekili alanlarda yok olup gidiyor. En verimli Amik ovasını nasıl kuruttuğumuz ortada.

Kızılcahamam Karagöl Göleti

Fakültelerimizden yetiştirdiğimiz binlerce ziraat mühendisimiz maalesef masa başına mahkum ederken bilinçsiz tarım ve sulama ile konya ovasını deprem olmuşdan beter ettik. Madem okutuyoruz ziraat mühendisimizi de, inşaat mühendisimizi de, mimarımızı da uygulama sahasında görelim, sadece masa başında imza atmaya mahkum etmeyelim. Son olarak nükleer enerjiye gelecek olursak başlangıçta maliyeti nispeten uygun olması ve enerji sorununuzu büyük ölçüde çözüyor görünmesi size cazip gibi gelebilir. Oysa asıl sorun ve maliyet sonrasında .Bir radyoaktif atık en az 10 yarılanma süresi kadar zaman sonra zararsız hale gelir. Buda nükleer reaktör atıkları için ortalama 220 yıldır. O nedenle Nükleer enerji mi? Teşekkür ederiz. Ülkemizde güneş enerjisi, rüzgar enerjisi henüz tam olarak değerlendirilmiş değil. Kızılderilinin dediği  gibi bu topraklar bize dedelerimizden miras kalmadı,  torunlarımızın emanetidir. Birkaç nesil sonrasında tamamen kullanılmaz, yaşanılamaz hale getirmeyelim.

BU KONUYU SOSYAL MEDYA HESAPLARINDA PAYLAŞ
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ